top of page
Ara

Beyninizin Oluşturduğu Halüsinasyonlar, Yani Gerçekliğiniz

Güncelleme tarihi: 28 Tem 2023


Hiç kalabalıkta bir arkadaşınızın yüzünü görüp, sonra tekrar baktığınızda o kişinin farklı biri olduğunu fark ettiniz mi? Cep telefonunuz cebinizde aslında titreşmediği zaman titreşiyor gibi geliyor mu bazen? Hiç kafanızda, takılıp kalan bir şarkı çaldı mı?


Muhtemelen bu sorulardan en az birine evet cevabını veriyorsunuzdur. Bu da bizi sinirbilimcilerin söylemekten pek hoşlandıkları ortak noktaya getiriyor: "Günlük deneyiminiz, dünya ve vücudunuz ile kısıtlı ancak nihayetinde beyniniz tarafından inşa edilen, kontrollü bir halüsinasyondur.”


Ama bu, kendinizi deli gibi hissettiren bir halüsinasyon değil. Bu sadece beynimizin normal çalışma şekli. Bu durum, beyninizin duyu verilerinize anlam verdiği an.


Peki bunu neden anlatıyorum?

Çünkü sinirbilimi beni adeta büyülüyor, bu her zaman böyle olmuştur. Bu nedenle, sinirbilimi ilgili bazı kitaplar da okuyorum ve en sevdiklerimden biri, psikoloji ve sinirbilim alanındaki devrimci araştırmaları nedeniyle dünyanın en çok alıntılanan % 1'lik bilim insanları arasında olduğu bilinen Lisa Feldman Barrett'ın "Beyin Hakkında Yedi Buçuk Ders".


Bu yazıda, sürekli tahmin eden beynimizin gerçekliğimizi tahminlerle nasıl inşa ettiğini anlatarak sizi de büyülemeye çalışacağım.

 

Hadi bir örnekle başlayalım.


Barrett, 1970'lerde Güney Afrika'daki Rodezya ordusunda gerilla savaşçılarını avlamak için görev yapan bir askerden bir e-posta aldığını belirtiyor. Bir gün bu asker, ormandaki küçük asker mangasıyla tatbikat yaparken, bir hareket fark eder. Kalbi hızla çarpmaya başlar ve kamuflajlı, makineli tüfek taşıyan uzun bir gerilla savaşçısı hattı görür. İçgüdüsel olarak tüfeğini kaldırır ve grubun liderini hedef alır. Sonra aniden arkasındaki arkadaşı yaklaşır ve "Ateş etme, o sadece bir çocuk" der. Tüfeğini yavaşça indiren asker gördükleri karşısında hayrete düşer: Belki de on yaşında bir çocuk, tüfek sandığı basit bir sürü sopasıyla uzun bir inek dizisine çobanlık ediyordur.


Bu deneyimden sonra asker, nasıl yanlış gördüğünü anlamakta zorlanıp ve on yaşında bir çocuğu vurmak üzere oluşundan epey etkilenerek, beyninde bir şeylerin yanlış olduğundan şüphelenir.


Aslında askerin beyninde ters giden bir şeyler yoktur.


Olan şu ki; askerin ormanda savaştığı zamanlarda, gerillaların hareketlerini, seslerini ve kokularını ne zaman hissetse, beyni vücudunda kalp çarpması gibi bazı duyumlar oluşturmuştu. Asker çoban çocuğu gördüğünde, beyni şöyle dedi: "Bu savaş hakkında bildiklerime dayanarak ve yoldaşlarımla ormanın derinliklerinde olduğum, bir tüfek tuttuğum, kalbimin çarptığı ve ileride hareketli figürler olduğu göz önüne alındığında, o zaman bir sonraki adımda ne görmem muhtemel?" – Gerilla savaşçıları.


Ve bu sürece tahmin deniyor.


Bunu aklınızda tutun. Şimdi, tahmin derken ne kastediliyor biraz daha irdelemek için bir adım sonrasına gidelim.

Tahminler

Kitapta Dr. Barrett'ın tahminler hakkında iyi bir metaforu var. Tahminlerin aslında beyninizin kendisiyle konuşması olduğunu söylüyor. Yani; bir grup nöron, beyninizin şu anda çağrıştırdığı geçmiş ve şimdiki zamanın herhangi bir kombinasyonuna dayanarak yakın gelecekte ne olacağı hakkında en iyi tahminlerini yapıyor.


Tüm bu inşa sürecinin tahmine dayalı bir şekilde gerçekleşmesi hakkında, Dr. Barrett bu tahmin kavramını somutlaştırmak için bir örnek veriyor ve diyor ki: Şimdi, en son ne zaman susadığınızı ve bir bardak su içtiğinizi düşünün. Saniyeler içinde, bardağı bitirdiğiniz an, susuzluğunuzun giderildiğini ve daha az susamış olduğunuzu hissedersiniz. Bu ilk başta sıradan görünebilir, ancak bilimsel olarak suyun kan dolaşımınıza ulaşması yaklaşık yirmi dakika sürer. Su, susuzluğunuzu birkaç saniye içinde gideremez. O zaman susuzluğunuzu gideren nedir? Tahmin. Beynimiz su içme deneyimini tahmin ediyor ve vücudumuzu içmeye ve yutmaya hazırlıyor, aynı zamanda su yutmanın duyusal kabullerini tahmin ediyor ve beynimiz daha vücuttan artan sıvı alımı hakkında bilgi edinmeden önce, daha az susamış hissetmemize neden oluyor.


Tabi tahmin/öngörü süreci her zaman bu kadar doğrusal değil. Asker örneğimize dönecek olursak: Duyduğu ses gerçekten bir gerilla mıydı, yoksa ormandaki rüzgar ya da başka bir şey miydi?


Buna cevap vermeden önce, kitaptan bir hatırlatma yapmak isterim: Beynimiz vücudumuzun içinde hissettiklerimizi inşa eder. Daha sonra, vücudumuzdaki bu duyumların ne anlama geldiğini tahmin etmek için geçmiş deneyimlerimizden gelen bilgileri de ekler. (Bu kısmı aklınızda tutun). Sonuçta, tahmin gerçekleşir. Daha önce de söylediğim gibi, beynimizin öngörü süreci o kadar doğrusal değil. Barrett, beynimizin belirli bir durumla başa çıkmak için birkaç yolu olduğunu ve her biri için bir tahmin ve tahmin olasılığı sağanağı yarattığını söylüyor.


Bu noktada, yukarıdaki az önceki sorulara geri dönersek, bunlar temelde söz konusu durumun olasılıklarıdır. Her an, bazı tahminler kazanır ve Dr. Barrett, çoğu zaman, kazanan tahminin gelen duyu verileriyle en iyi eşleşen tahmin olduğunu söylüyor. Her şekilde, kazanan tahmin eylemimiz ve duyusal deneyimimiz hâline geliyor.


Beynimizin sadece dünyadan sürekli almakta olduğumuz duyu verilerine bağlı olmadığını, aynı zamanda geçmiş deneyimlerimizden gelen bilgileri de kullandığını hatırlayalım. Bu aslında, beynimiz için ek bir bilgi kaynağı, yani: Hafıza. Şöyle bir durup, kişisel olarak başınıza gelen şeyleri, arkadaşlarınızdan, okulunuzdan, kitaplardan öğrendiğiniz şeyleri, kısacası tüm yaşam deneyimlerinizi bir düşünün. Beynimiz, duyu verilerinin anlamını anlamak ve bu konuda ne yapacağını tahmin etmek için tüm bu parçaları anılar şeklinde birleştiriyor.


Ama biraz önce aklınızda tuttuğunuz kısmı tekrar hatırlayalım: Geçmiş deneyimlerimiz sadece çevremizdeki dünyada olanları değil, aynı zamanda vücudumuzun içinde olanları da içerir.


Asker örneğine geri dönmeden önce, tüm bu bilgileri sizin için biraz daha anlamlı hâle getirmek için, vücudun içinde neler olup bittiğine dair bir kavrama değinmek istiyorum.


Interoception (Vücudun fizyolojik durumunun algılanması, iç duyum)

Beynimizin vücudumuzdan gelen duyumları açıklaması durumuna "Interoception" deniyor. Yani beynimizin, vücudumuzun iç duyumlarını ürettiği bir süreç. Mesela mide gurultusu, göğsünüzde bir sıkışıklık ve hatta kalbinizin atışı gibi. Temel olarak, tüm içsel duyumlarımızın inşası.

 

Şimdi askerin, sürüsüyle beraber bir çoban çocuğu gördüğü ve onları gerilla savaşçısı sandığı kısma geri dönelim.


Asker, gerçekten savaş zamanıyken ve gerilla savaşçılarıyla karşılaştığında, bu durum beyninin tahminiyle eşleşmişti. Çünkü eğer beyin perspektifinden bakarsak, gerilla savaşçıları tahmini doğruladı, çünkü askerin beyni de zaten savaşçıların hareketlerini, seslerini ve kokularını oluşturmuştu ve askerin vücudunu harekete geçmeye hazırlamıştı, yani bu durum özelinde onu tüfeğini kaldırıp ve ateş etmeye hazırlamıştı.


Bu durum, o an askerin deneyimi, gerçekliği oldu.


"Beyniniz tahmininde haklı olduğunda, gerçekliğinizi yaratır. Ama yanlış tahmin ettiğinde de hâlâ gerçekliğinizi yaratmış olur ve o noktada umarım hatalarından ders alır."


Bu söz konusu durumda, askerin tahmini aslında yanlış. Beyninde saklanan geçmiş deneyim, diğer bir deyişle beyninin içindeki bilgi, o anda dış dünyadan gelen verilere karşı bir zafer kazandı. Neyse ki askerin arkadaşı ateş etmeden önce omzuna dokundu, tekrar bakmasını istedi ve bu şekilde askerin beyninin verilen durum için yeni tahminler başlatmasına izin verdi.

Dr. Barrett çoğu zaman, eğer ineklere bakıyorsak inekleri gördüğümüzü söylüyor.

Ama başlangıçtaki sorularımı tekrar hatırlayalım:


Hiç kalabalıkta bir arkadaşınızın yüzünü görüp, sonra tekrar baktığınızda o kişinin farklı biri olduğunu fark ettiniz mi?


Muhtemelen evet ve bunun nedeni; askerin beyninin, gerçekte elindeki sopayla hayvanlarını otlatmaya götüren bir çoban çocuğuyla karşılaştığında neden gerilla savaşçısı öngördüğüyle aynı.


Askerin beyni, gerilla savaşçılarıyla ilgili geçmiş deneyimlerini kullanarak ve bazı duyu verilerini (mesela ormandaki sesler ve hareketler) alarak bir duyum (kalp çarpıntısı) inşa etti ve kafası bu duyumlara ve geçmiş deneyimlerine dayanarak gördüğü her şeyi üretti.


Sonuç olarak;

Eğer şu ana kadar anlattıklarımı biraz toparlayacak olursam:

  • Günlük deneyimlerimiz beynimiz tarafından inşa ediliyor.

  • Bu inşa süreci, tahmine / öngörüye dayalı bir şekilde gerçekleşiyor.

  • Bu tahmine dayalı inşa süreci; beynimizin, tüm ışık dalgaları, kimyasallar ve diğer duyu verileri beynimize çarpmadan önce çevremizdeki dünyadaki anlık değişiklikleri algılamaya başladığı anlamına geliyor.

  • Beynimiz vücudumuzun içinde hissettiklerimizi de inşa ediyor. Daha sonra, vücudumuzdaki bu duyumların ne anlama geldiğini tahmin etmek için geçmiş deneyimlerimizden gelen bilgileri de ekliyor ve sonuçta tahmin / öngörü gerçekleşiyor.

  • Hafıza, geçmiş deneyimlerimizi içerdiği için bu inşa sürecinde kritik bir bileşen.

  • Sonuç olarak, beynimiz kendi kendine şöyle sorarak geçmişi hafızaya dayanarak yeniden yaratıyor; "Benzer bir durumla en son karşılaştığımda, vücudum da benzer bir durumdayken (mesela yine kalp atışları hızlandıysa, eller terlediyse) ve bu duruma özel eylemi hazırlarken, sonrasında ne gördüm? Ne hissettim?" (Tıpkı asker örneğinde olduğu gibi. Askerin beyni, hızla atan kalbinden yola çıkıp savaştaki geçmiş deneyimlerine dayanarak dehşet duyguları yaratabilmişti.)

  • Beynin kendi kendine sorduğu bu sorunun cevabı, bizim deneyimimiz hâline gelir.

Bütün bunlar bizi aslında, kendi inşa ettiğimiz bir dünyada yaşadığımız noktasına getiriyor.

Tüm hayatınıza bu açıdan baktığınızda çok acayip değil mi?

 

Gelecekteki yazılara da referans olması için, konuya dair hatırlanması gereken iki önemli noktayı paylaşıyor ve bitiriyorum, gerçekten:

  1. Önemli olan şey şu ki, eylemlerimizi başlatan tüm bu tahminler, bir anda ortaya çıkmıyor. Yine kitaptan güzel bir örnek: Eğer çocukken tırnaklarınızı yemiyor olsaydınız, muhtemelen şimdi de yemezdiniz.

  2. Beyninizin tahminleri her zaman doğru değildir demiştik. Bu durum, beynimizin gelecek zaman tahminleri üzerinde bir miktar kontrole sahip olduğumuz anlamına geliyor.

Bu konuda küçük bir seri yapmak niyetindeyim. Nasıl olacak, göreceğiz.

Serinin bir sonraki bölümünde, yukarıdaki iki noktaya irdeleyeceğiz biraz. Çünkü neden olmasın? ☺️


Takipte kalın!

Sevgiler.

Son Yazılar

Hepsini Gör

Hareketlerimizden Sorumlu Muyuz?

Geçen ay, günlük deneyimlerimizin beynimiz tarafından tahmine dayalı inşa sürecini okuduğum bir sinirbilim kitabı ve bir örnek üzerinden anlatmaya çalışmıştım. Buradan hafızanızı tazeleyebilirsiniz. B

Yazı: Blog2_Post
bottom of page