top of page
Ara

Kızılçukur Vadisi - Kapadokya


Kızılçukur Vadisi parkuru her zaman fotoğraflamak istediğim ve beni en çok heyecanlandıran rotalardan biriydi. Geçtiğimiz hafta sonu nihayet gerçekleştirdim! Daha önce böyle bir tecrübe yaşamamıştım. O yüzden çok heyecanlı ve keyifliyim. Hem biraz hissiyatımı anlatmak, hem de böyle bir plan yapacaklara biraz yardımı olması adına tecrübemi sizinle de paylaşmak istedim.

Kızılçukur Seyir Tepesi başlangıcından rota bilgisi
Kızılçukur Seyir Tepesi başlangıcından rota bilgisi


Vadide yürüyüş için farklı parkurlar var. Ben Kızılçukur seyir tepesinden başlayarak, Çavuşin yönüne 4164 metrelik parkuru takip ettim. Bu parkur uzun bir parkur. 4 km falan, herhalde en geç 1 saatte yürürüz diye düşünmeyin. Parkur detaylarını birazdan anlatacağım. Ama ondan önce dediğim gibi, hem daha kısa bir parkur olsun, hem de yine vadinin renk paletini ve ilginç kayaları görebileyim derseniz 1315 metrelik Kızılçukur parkurunu da takip edebilirsiniz. Diğerlerini ben de henüz tecrübe etmediğim için bir şey diyemiyorum.






Kızılçukur Seyir Tepesi – Çavuşin Parkuru (4164 mt.)

Üzümlü Kilise

Başlangıç noktası Kızılçukur Seyir Tepesi’ne aracınızla veya taksiyle ulaşabilirsiniz. Toplu taşıma var mı bilmiyorum. Taksiyle Göreme’den yaklaşık 15 dakika falan sürüyor. Arabayla gelirseniz arabanızı buraya park edebilirsiniz. Eğer gün batımı izleyeceğim derseniz, Çavuşin Mezarlığı’ndan (benim izlediğim rotanın bitiş noktası), Seyir Tepesi’ne doğru yürüyebilirsiniz. Böyle yaparsanız, gün batımından 2-3 saat önce yola koyulmanız iyi olur. Vadilere girildiğinde yürüyüş süresi artıyor. 4-5 km uzaklığa aldanmayın. Bir de benim gibi fotoğraf çekip, yol üzerindeki Üzümlü Kilise (yanda) ile beraber diğer kiliseleri de görmek isterseniz bu parkurda çok rahat 3 saat geçirirsiniz.



Parkur Yönlendirmeleri


Uçhisar Kalesi

Parkurun başlangıcından itibaren yönlendirme tabelaları ve/veya ok işaretleri mevcut. Ama tabelalar çok küçük, ok işaretlerinin boyası da bazı yerlerde soyulmuş. O yüzden yönlendirmeyi kaçırmamak için dikkatli bakmak gerek. Benim gibi Kızılçukur Seyir Tepesi’nden başlarsanız, parkur başlangıcında bir harita var. Parkur boyu istikametiniz sağa doğru oluyor. Uçhisar Kalesi hemen her zaman görüş açınızda kalıyor. Parkuru bitirmeye yaklaşırken, soldaki fotoğraftaki gibi kaleyi de daha net görebiliyorsunuz. Bu noktada yürüyüşümün bitmesine yaklaşık 700-800 mt. falan kalmıştı.


Parkur boyunca 1 tuvalet ve 2 tane mola verebileceğiniz kafe var. Bir tanesi Üzümlü Kilise’nin hemen yanında. Ben orayı görünce mutlu oldum ve işletme sahibi İbrahim Bey ve eşiyle oturup epey sohbet ettik. Bir kahvelerini içtim ve sonra yola devam ettim. Diğer mola yeri, yine yönlendirmelerde belirtiliyor. Ayvalı Kilise’yi geçince karşınıza çıkıyor. Ben oraya uğramadan devam ettim. Buraya düzenli yürüyüş yapan birinden öğrendiğime göre bu iki yer her zaman açık olmuyormuş. Pandemi boyunca kapalıymış mesela.


Yürüyüş yolları genellikle (aşağıdaki fotoğraflardaki gibi) tek kişinin yürüyeceği patikalardan, bazı yerlerde dar geçitlerden oluşuyor. Benim takip ettiğim parkurda yan tarafı uçurum kalan kısımlar yoktu. Fakat yol boyu kaygan tüf üzerinde iniş ve tırmanışlar var. Özellikle tek başınaysanız, yanınıza almanızı tavsiye ettiğim şeyleri ve diğer önerilerimi bir sonraki bölümde belirttim.

Son olarak vadide 1-2 nokta dışında her an telefonum çekti. Dolayısıyla harita da kullanabildim. Google harita gayet doğru bir yönlendirme sağlıyor.


Yanınızda Neler Olmalı? Nelere Dikkat Edilmeli?



Parkur orta zorlukta değerlendiriliyor yanılmıyorsam. Ama ben hem tek başıma olduğum, hem de ilk kez böyle bir parkuru tecrübe ettiğim için bazı yerlerde biraz daha zorlandım.

Öncelikle yürüyüş için gerekli temel ekipmanlara sahip olmak lazım bence. Ekipmanlar dediysem, gözünüz korkmasın. Tabanı kaymayan, tercihen bileği de kavrayan bir yürüyüş ayakkabısı/botu ve en azından bir baton iş görür. Eğer tek başına yürüyecekseniz, bir batonunuz olması bana göre şart. Az önce de bahsettiğim gibi, zemin kaygan ve bazı noktalarda yukarı tırmanıyorsunuz (yandaki gibi).



Bunun dışında yanınızda bir powerbank olmalı. Parkurda kaybolmak çok olası değil ama benim tereddüte düştüğüm iki nokta oldu mesela. Böyle zamanlarda telefonunuzun haritasından yararlanabilirsiniz. Onun dışında acil bir durum için de telefon ulaşabilirliği olması açısından powerbank önemli. Az önce söylediğim gibi, 1-2 nokta dışında telefon çekiyor.


Su da her zaman olduğu gibi önemli. Bir matara almak lazım. Yanınızda yoksa da ölmezsiniz ama olsa güzel olur 😊 Bir de tabii mevsime göre rüzgarlık/ince mont da gerekli. Vadinin tepe noktaları esiyor.


Benim parkurla ilgili en büyük tereddütüm güvenlikti. Hem öncesinde hem daha sonra yerli halkla da yaptığım konuşmalar sonrası diyebilirim ki, olabilecek en büyük sıkıntı fiziksel sıkıntılar olur. Onun dışında bölgede herhangi bir güvenlik problemi yok. Ayak burkması, incinmesi, kayıp düşme gibi konularda dikkatli olmak lazım. Burada da hele ki yalnızsanız, az önce bahsettiğim ekipmanların önemi artıyor tabii.


Diğer şüphem hayvanlarla ilgiliydi. Malum, ıssız bir vadiden bahsediyoruz. Parkur her ne kadar trekking parkuru olsa da, sezon olmasına rağmen ben sadece 2 çiftle denk geldim yürüyüş boyunca mesela. Sık sık insanlarla denk gelebileceğiniz bir rota değil. Yine lokal kişilerden öğrendiğim kadarıyla bölgede yılan olmuyormuş. Yılanlar için soğuk kalıyormuş burası. Köpeğe de pek denk gelmemişler ama olmaz demiyorlar tabii. Sadece bölgedeki köpeklerin zarar verdiği duyulmamış hiç. En kötü, yola kadar size eşlik ederler dediler 😊 Ben hiç köpeğe denk gelmedim bu arada.

Parkurda dar bir geçit

Son olarak, vadinin renk paleti ve kayaların oluşturduğu ilginç şekiller gerçekten büyüleyici. Gerçekten rüya gibi dedikleri bir ortam. Yol boyu sık sık ne kadar eşsiz bir coğrafya olduğunu düşündüm. Kendi halinde ne kadar estetik. Her köşesini fotoğraflamak istedim. Sonra da dedim ki, insan böyle tecrübeler biriktirmeli. Bol bol hissettiği, dokunduğu, tam olarak yaşadığı anlardan oluşan tecrübeler.


Vadinin bir tepeden görünüşü

Vadiye tepeden baktığım bir an vardı. Ben daha önce hiç öyle bir ıssızlıkta bulunmamıştım. O an sadece hafif ıslık gibi bir rüzgar sesi vardı, o kadar. Hem nefis, hem düşündürücü bir ıssızlık.

Kafamda kendimce yerli yerine oturtmam gereken bir şeyler olduğunda uzun yürüyüşler yaparım. O yürüyüşlerin sonunda illaki bir şeyler çözümlenir. Burası da tam öyle bir parkurdu. Bir süredir içimi sıkan, beni biraz üzen ama elimden bir şeyin gelmediği bir durum var. O durumu bu parkur boyunca biraz farklı düşündüm. Ve sonra yolun bitmesine 500-600 metre kala içimden bir şey geçirdim, vadiye bıraktım :)


Metin Akpınar belgeselinde “İyi ki yapmışım!” diyor ya, işte bu yürüyüş benim için de “İyi ki yapmışım” dediğim bir deneyim oldu. Kapadokya’nın diğer parkurlarını yürümek de “mutlaka deneyimlenmeli” listesine alındı :)

 

Bu yazıda anlattıklarım dışında herhangi bir sorunuz olursa bana instagram hesabımdan veya e-mail ile ulaşabilirsiniz. Planlama öncesi ben de birkaç kişiye ulaşıp konuştum ve çok yardımı oldu.


Sevgiler!




Yazı: Blog2_Post
bottom of page