top of page
Ara

Boşluğun Merkezinde Başka Bir Şenlik Var


Selahattin Yıldırım "Yüz", 2018

Antoni Casas Ros’un okuduğum ilk kitabı olan “Almodovar Teoremi”, Arjantinli şair Roberto Juarroz’un şiirinden bu alıntıyla başlıyor. Alıntının alındığı şiir şöyle:

Ros’un kendi hayatından yola çıktığı otobiyografik tattaki bu roman, aynı zamanda sürreal imgelerle ve güzellik, görüş, değişim gibi konuların toplumsal açıdan da ele alındığı metaforlarla dolu. O yüzden salt otobiyografi türünde olduğu söylenemez. Sürreal tarafı ise benim için ayrıca ilgi çekici oldu. Çünkü hem resimde hem edebiyatta sürrealizm sevdiğim ve benimsediğim bir akım. Gerçeğin bireyler üzerindeki yansımasını, yine bireylerin kendi penceresinden ifade edişini desteklemesi ve bu yönüyle yaratıcılığı açığa çıkarması bakımından ilgi çekici ve özgürleştirici buluyorum.

 

Ros bu romanda kendi hayat hikâyesini anlatıyor aslında. Kitabı bunu bilerek okumanın daha farklı etkileri olacağını düşünüyorum. Fakat bunu yaparken aynı zamanda kendisinin hayal aleminin içine girmemize izin veriyor. Kahramanımız, başına gelen feci kazadan ve bu kazanın sebep olduğu durumundan ötürü, uzun zamandır kendi yalnızlığına gömülmüştür. Yüzünün aldığı hâl nedeniyle, insan içine karışmaktan uzak durur. Bu nedenle evden, insanlarla yüz yüze gelmesine gerek olmayan bir iş yaparak hayatını sürdürür. Özellikle gece geç saatlerde ve atkısı ile şapkasını takarak yüzünü gizleyebileceği kış gecelerinde dışarı çıkıp turlamayı sever. Fark edildiği üzere, kitabın kaza sonucu yüzü tanınmaz hâle gelen bir karakteri merkezine alması ve hikâyeyi bu kahramanın ağzından dinliyor olmamız; görüntünün, gözün, bakışın ve şeklin son derece öne çıkmasına sebep oluyor. Zaten Almodovar bağlantısının temelinde de bu konu var.


Günümüzde bütün şiddet ve politik rezalet, kimsenin kimseye bakmamasından kaynaklanıyor


Bu şekil ve bakış mevzusu kitabı okurken beni çok düşündürdü. O nedenle buradan hareketle, kitapta önemli bir tema olan “bakışa” yoğunlaşmak istiyorum biraz. “Almodovar Teoremi” arka kapağında, “Yüzün, şeklin, görünüşün her şey olduğu dünyada, çirkinliği güzelliğe çeviren bakışın gücü” üzerine kurulu bir kitap olarak tanımlanıyor.


Ros, “Yeterince uzun süre baktığımız şeyden nefret edemeyiz, onu küçük göremeyiz.” diyor. Bu cümleyi ilk başta, sonraki bölümü okumadan doğru anlayıp anlamadığımdan emin olamamıştım. Devamını okuyunca da aslında burada uzun süre bakmakla, baktığımız şeyi veya kişiyi anlamak arasında bir bağlantı kurduğunu düşünüyorum. Ros hakikaten bunu mu kastediyor, tartışılır. Ama burada bakışı konuşuyorsak, işte bu da benim bakış açım :)

Devamında da diyor ki: “Günümüzde bütün şiddet ve politik rezalet, kimsenin kimseye bakmamasından kaynaklanıyor. Mesafeler derinleşiyor, çatlaklar içine savaş ve yıkımın girdiği uçurumlara dönüşüyor. Öldürmek bakmayanın işidir ve bir anlamda ben kendi başıma bu şiddetin en iyi örneğiyim. Diktatörlerin ilk önce canavara benzer insanları, sakatları, delileri, düşünürleri ve sanatçıları öldürerek işe başladığı dönemler oldu tarihte, onların bakışını öldürmek istediler. İnsanlık, dünyayı görebilenleri öldürdü hep. Diktatörler sabit bakışlıdır. Daha çocukluklarında bu teşhis koyulabilir. Bir böceğe ya da semendere sabitlenen bir bakıştan bahsetmiyorum, kendinden başka hiçbir şeyi görmezler, şöhretin en tepesine sabitlenir onların gözleri. Hepsi bu gözbebeği felcinden mustariptirler."


Kitabın bu bölümünde Ros, Almodovar’ın deneme çekiminde. Bu esnada kameranın kendisine bakışının hissettirdiklerini anlatıyor. Kamera kendisini çekerken, yüzünün biçimsizliğinin yargılanmadığını biliyor olmak ona kendini rahat hissettiriyor. Ayrıca kamera müthiş bir dikkat ve nesnellikle gözlerini üzerine dikmiş vaziyette. Bu dikkati de seviyor Ros. Çünkü yüzünün şekli, insanların kendisine uzun süre bakamamasına sebep oluyor. Kameranın yalnızca “görüyor” olması ona keyif veriyor.


İşte bu kısım benim için kitabın en etkileyici bölümüydü. Üzerine epey düşündürdü. Hatta “objektif” kelimesi bende, Ros’un kameranın zihnin aksine görüntüleri karşılaştırma yapmaksızın görüyor olduğu ifade etmesinden sonra kelime anlamıyla daha iyi bağdaştı.


Almodovar Teoremi: Korkunç bir şeyi güzelliğe çevirmek için ona yeterince uzun süre bakmak yeter


Ros’un, geçirdiği kazadan ötürü çekildiği inzivanın, her ne kadar bizler için geçici bir süre olsa da, hepimizin yaklaşık bir senedir içinde bulunduğu durumdan pek de farkı yok bana kalırsa. Bu süre zarfında hepimiz bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıda insanla yüz yüze görüştük. Yılın çoğu zamanını, evde sınırlı alanlar içinde geçirdik, geçiriyoruz. Bu sırada da “dış dünya” ile tek bağlantımız internet üzerinden. Aslında hepimiz Ros gibi, içinde yaşadığımız dünyaya çekildiğimiz inzivadan baktığımız günler geçiriyoruz. İşte bu açıdan kitabın etkisi bende, daha önce okusaydım yaratacağı etkiden biraz daha fazla oldu belki de.


Okumayı düşünürseniz, sizler için etkileyici bir yolculuk olacağını söyleyebilirim.

Üstelik bu ay boyunca Sel Yayınları'nda Antoni Casas Ros kitapları %40 indirimliymiş :)

İyi Pazarlar ve okumayı düşünenleriniz için şimdiden iyi okumalar!

Yazı: Blog2_Post
bottom of page